Uncategorized

Alıntı – Ev Arkadaşımın Türbanlı Annesi – 7

Alıntı – Ev Arkadaşımın Türbanlı Annesi – 7
Odama geçip yatağıma uzandım. Sonunda aylardır beklediğim gerçekleşmiş ve Meryem’i sikmiştim. Tarifi imkansız bir mutluluk duyuyordum. O gün okuldan sonra direkt eve gelmesem Serhat’la sikiştiklerine şahit olamayacak ve bu durumda olmayacaktım. Demek ki Meryem’i sikmek benim alnıma yazılmıştı.

Kafamda düşünceler birbirini kovalıyordu. Kadın benimle resmen alay edecek, beni parmağında oynatacaktı ve bunun için kendini bana ellettirmeyi göze almıştı. Bunun onun için bir önemi yoktu, kendini ellettirmek kocasını aldatmanın yanında çıtır çerez misali kalıyordu. Sadece ellemekle kalacaktım, kapının önündeki gibi birden dudaklarına yapışacağımı hiç tahmin etmemişti. Böyle bir şey yapabileceğimi, buna cesaret edebileceğimi hiç düşünmemişti, ama olmuştu. Götünü bana ellettikten sonra benim bununla yetineceğimi, buna razı olacağımı düşünmekle hata etmişti. Hele Serhat’la yediği bokların önüne koyulacağını hiç ama hiç düşünmemişti. Bunun ikisi arasında bir sır olarak kalacağını sanmıştı, ama benim bu işe dahil olduğumu bilmiyordu.

Birkaç dakika geçti sessiz sedasız şekilde, ama sonra Meryem’in telefonla konuştuğunu anladım. Konuştuğu kocasıydı. “Bana bilet al, Sivas’a dönecem, burada kalmak istemiyorum. Hamit, beni deli etme, ben dönmek istiyorum, dediğimi yap!” diye yüksek sesle konuştuğunu işittim. Daha sonrasındaysa, “Bir kere de benim dediğimi yapsan ölür müsün, durmak istemiyorum burada daha fazla, sıkıldım. Hem oğlunla da geçinemiyorum, İstanbul’a gelince bir haller oldu buna, kız arkadaş bulmuş kendine sabah akşam onunla, bana siktir git dedi dün akşam!” diye daha yüksek perdeden çıkan konuşmasını kulağımı duvara dayamama gerek kalmadan rahatça duydum.

Bu sözlerinin ardındansa öfkeyle ve kesik kesik, “Senin işlerinin bitmesini mi bekleyecem ben burada… Bir kere de benim dediğimi yap… Olmaz, ben gitmek istiyorum… Hayır, Cemil’le konuşma, konuşup ne yapacaksın… Oğlun nasihat dinleyecek yaşı geçti artık anlasana… Bu siktiğimin evinde kalmak istemiyorum, yerin dibinde zindan gibi, akşama kadar hapis gibi evin içindeyim… Hayır… Akrabalarıma falan gitmek istemiyorum ben… Kimse beni misafir etmek zorunda değil… Hayır, Serhat’ın yanında ne işim var benim… Karısıyla kavgalıyım bilmiyor musun… Ben dönmek istiyorum… Sivas’ta annenlere gitmem ben… Benim evim var, annen de ne işim var benim… Hayır olmaz… Beni evde tek tutmuyorsun, ama burada elin adamının yanında tutuyorsun… Bu çocuk… Cemil’in ev arkadaşı… Rahatsız oluyorum ondan… Böyle garip garip bakıyor bana durmadan… Gözü devamlı üstümde… Rahatsız oluyorum… Yok öyle bir şey yapmadı, ama gözleri devamlı götümde memelerimde… Hamit ben bilmiyor muyum nasıl giyineceğimi… Eşarbım devamlı başımda, üstümde pardesüm var… O piç gelince odaya giriyorum, kapıyı kilitliyorum… Cemil’e söylemedim bir şey, sen de sakın söyleme… Allah için sakın bak, ölümü gör… Hamit benim dediğimi yap, yoksa ben kendim bilet alıp binecem otobüse!” dediğini, adeta bağırdığını duydum.

Meryem’in telefonda beni kocasına şikayet ettiğini duyunca korkmadım dersem yalan olur. Şimdi kocası kalkıp beni ararsa ne diyecektim, yada adam çıkıp gelebilirdi Adana’dan. Belki de kendisi gelmez, durumu Serhat’a bildirir, Serhat’ta gelip benim ağzımı burnumu kırabilirdi. Amına koyduğumun karısı hem kocasını aldatıyor, hem de yalanlar söylüyordu. Kocası evde olmadığı için pardesü giymiyordu eşarbı başında olsa bile. Ama ona başka türlü anlatıyordu.

Bu arada kocasının onu Serhat’ın yanında kalması için ikna etmeye çalıştığı da belli oluyordu. Ama Meryem bunu istemiyordu. Meryem hem Serhat’la kavga etmişti, hem de Serhat’ın karısıyla kavgalı olduğunu söylemişti. Kim bilir ne için kavga etmişlerdi. Belki de kadın bununla kocası arasında bir şeyler olduğunu sezmiş ve bu yüzden kavga etmişlerdi. Kocası Serhat’a güveniyordu, ama onun karısını çatır çatır siktiğinden habersizdi.

Konuşma bittikten birkaç dakika sonra yan odanın kapısı açıldı. Hemen ardından da Meryem bir hışımla odama daldı. Öfkeli bir sesle, “Bana göster o şeyleri, nerde kayıtlar?” deyince, “Görmek mi istiyorsun?” dedim ve bilgisayarımı açtım. Az sonra masaüstü ekranı gelince kayıtları tuttuğum klasörü ve sonra da kayıtlardan birini açtım. Birkaç kez mouse ile kaydı ilerlettikten sonra Serhat’la çekyatın üstünde sikiştiği ve aldığı zevkle (Sik, sik, oğhhh, sik, kökle, kökle, ığmmm, kökle!) dediği yere geldiğimde suratı kıpkırmızı oldu. Yalan söylemediğimi kendi gözleriyle de görmüştü.

Birden odadan çıktı, az sonra döndüğünde ise elinde bir bıçak vardı. Bıçağı gözüme sokar gibi göstererek, “Hemen sil onları yoksa seni delik deşik ederim!” dediğinde, “Manyak mısın lan sen, bırak o bıçağı!” dedim korkuyla ayağa fırlayıp. Ancak Meryem nefretle bana bakıp sıkı sıkı tuttuğu bıçağı havada sallıyordu. Öfkeden gözü dönmüş bir haldeydi. Bir an ne yapacağımı şaşırdım, kadının böyle bir tepki verebileceğini hiç düşünmemiştim. Yine bıçağı sallayıp, “Sil şunları yoksa gebertirim!” derken elimin altına gelen ders kitaplarından birini üzerine fırlattım. Meryem korkuyla geri çekilirken bakışları kitaba kaymıştı. Fırsat bu fırsat diyerek üstüne atılıp bıçağı tuttuğu elini yakaladım. Bileğini var gücümle sıkıp bıçağı elinden atmasını sağladım. Sonra da suratına okkalı bir yumruk attım. Meryem yediği yumrukla sersemlemiş gibi bir süre anlamsızca bakınıp durdu. Bıçağı yerden alıp, “Amına koyduğumun manyağı ne yapıyorsun sen?” dedim. Başka bir şey dememe kalmadan gene odaya girip kapıyı kilitledi.

Kadın güpegündüz beni bıçaklayacaktı. “Amına koyduğumun orospusu, bunları amcanın oğluyla sikişmeden önce düşünecektin!” diye bağırdım odanın kapısının önünde. İçeriden tek bir ses bile gelmedi sözlerimden sonra. Odama girip kapımı kilitledim. Bu sırada bilgisayarda Meryem’le Serhat’ın sikişme videosu oynamaya devam ediyordu. Sinirle kapadım bilgisayarı ve yatağa uzandım. Sikişin verdiği rehavete öfke ve korku eşlik ediyordu. Meryem manyağın teki çıkmıştı. Bıçağı yastığımın altına koydum, sonra da gözlerimi kapayıp uyumaya çalıştım, ama bir türlü uyuyamadım. En sonunda salona geçip televizyonu açtım. Bu arada üstünde sikiştiğimiz çekyatı kapatıp saati de duvara astım yeniden.

Meryem akşam Cemil gelene kadar odadan çıkmadı. Cemil geldiğinde de bana hiç görünmedi. Cemil’e, “Başım ağrıyor oğlum, ben yatacağım. Yemek yapamadım, sen ekmek arası bir şeyler yersin!” dediğini duydum. Cemil salonda, “Abi bugün annemle dolaştınız mı?” diye sorunca, “Eminönü’ne gittik ama erkenden geldik eve. Galiba deniz havası çarptı anneni…” dedim. “Galiba, baksana bu saatte uyuyacağını söylüyor!” dedi Cemil. Oysa o gün yaşadıklarımızı bilse kim bilir nasıl tepki verirdi.

Ertesi gün erkenden kalktım. O gün bir dersim vardı sadece. O da çok önemli değildi. O nedenle gitmemeye karar verdim ve yatağın içinde uyanık halde bir sağa bir sola dönüp durdum. Evde ölüm sessizliği vardı. Acaba Cemil’le birlikte annesi de mi gitmişti? Saat dokuz olmak üzereyken daha fazla dayanamadım ve kalkıp salona geçtim.

Cemil’in odasının kapısı yine kapalıydı. Kilitli mi değil mi diye yoklamak istedim, ama sonra vazgeçtim. Televizyonu açtım. Birkaç dakika sonra ise odanın kapısı açıldı ve Meryem salonda göründü. Dünkü halinden eser yoktu hiç. Süt dökmüş kedi gibiydi, bakışlarından anlaşılıyordu bu hali. Karşıma geçip otururken, “Seninle konuşmak istiyorum!” dedi. Televizyonu kapadım. “Söyle, seni dinliyorum?” dediğimde, “Dün olanlar ikimizin arasında kalacak, kimse bilmeyecek!” deyince, “Benim de zaten kimseye söylemek gibi bir derdim yok!” dedim yanıt olarak.

“Ama sen de bir daha öyle elinde bıçakla üstüme saldırmayacaksın. Bir daha olursa hiç karışmam görüntüleri veririm internete, gerisini sen düşünürsün!” dedim. Sessiz kaldı bu sözlerimden sonra. Kısa bir sessizliğin ardındansa, “Ben Sivas’a dönene kadar olacak ne olacaksa, ondan sonra da beni rahat bırakacaksın, anladın mı?” dediğindeyse, “Dün kocana beni şikayet ettin. Onu arayıp benim günahıma girdiğini söyleyeceksin, ben yanlış anlamışım diyeceksin, aslında iyi bir çocukmuş diyeceksin. Yoksa karışmam. Durduk yerde benim başımı yakma, kocan da senin gibi manyağın biri çıkıp bana saldırmaya kalkabilir daha sonra. Sen önce bu dediğimi yapacaksın, ondan sonra düşüneceğim senin dediklerini!” diyerek karşılık verdim. ‘Olur.’ gibilerden başını salladı.

Uzun mavi, bol bir etek vardı üstünde. Üstüne ise açık pembe uzun kollu bir bluz giymiş, başını desenli büyük bir türbanla çenesinin altından bağlamıştı. “Niye kocanı aldatıyorsun peki, hem de amcanın oğluyla?” diye sordum. “Ne yapacaksın, seni ne ilgilendirir?” dedi tepkiyle. “Belli ki Serhat’ı seviyorsun, uzun zamandır da birlikte olduğunuz belli. Peki hiç utanmıyor musun, kocanın yüzüne nasıl bakıyorsun?” dediğimde, “Niye, sen ahlak bekçisi misin?” dedi karşılığında.

Merak ettiğim bu konuda ondan bir yanıt alamayacağım belli olunca daha fazla soru sormadım. “Benim bugün dersim yok, bütün gün evdeyim!” dedim keyifle. Meryem’den ses çıkmayınca, “Burada mı, benim odamda mı, yoksa Cemil’in odasında mı yapalım?” diye sordum. “Burada olmaz!” dedi Meryem yüzüme bakmadan. “Niye?” dediğimde duvardaki saati gösterdi. “Haa, anladım, kamera var diye istemiyorsun. İyi o zaman, benim odama geçelim!” dedim. Ama içeri geçmeden önce, “Benimle zorla değil isteyerek sikişmeni istiyorum, aynı Serhat’la yaptığın gibi, senden hoşlanıyorum çünkü!” deyince başını sallayıp, “Tövbe tövbe!” dedi fısıltılı bir sesle.

“Bir gece Cemil’in odasında kocanla sikişmenizi duydum. O zamandan beri senden hoşlanıyorum!” dediğimde yüzüme bakıp, “Sen harbi sapıksın!” dedi. “Sapık falan değilim, bu lafı kullanmayı da bırak artık!” dedim tepkiyle. Ancak Meryem, “Sapığın tekisin, benim kocamla sikiştiğimi nerden çıkardın, öyle bir şey olmadı!” deyince o gece duyduklarımı anlattım. Ama Meryem, “Duydukların ne sesi bilmiyorum, ama kendi kafandan bir şeyler uydurmuşsun orası belli, ben kocamla kaç sene oldu sikişmeyeli!” deyince şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. “Anlamadım?” dediğimdeyse “Hamit’in siki kalkmıyor…” dedi utançtan kızaran yüzüyle.

O gece çıkan seslerin sikişme sesleri olduğuna emindim. Çünkü annemle daha doğrusu üvey annemle babamın yatak odalarından çıkan sesler de aynı bu şekildeydi. Odam yatak odaları ile yan yanaydı ve gecenin ilerleyen saatlerinde benim uyduğumu sandıkları zamanlarda sikişirlerdi. Oysa küçük yaşlarımdan beri onların her sikişmesini dinlemiş, kulak misafiri olmuştum ve bu yüzden de o gece duyduğum seslerin sikişme sesi olduğuna emindim. Ama Meryem bunun olmadığını, çünkü kocasının sikinin kalkmadığını söylüyordu.

“Niye?” diye sorunca “5-6 sene önce ameliyat oldu, hastanede yattı. O zaman yanlış ilaç vermişler, onlar da yan etki yapmış, erkekliği öldü. Senin duydukların ne sesi bilmiyorum!” diye yanıt verdi. Belki de Meryem doğru söylüyordu. O gece yatağın gıcırdama seslerinden başka ses duymamıştım. Oysa üvey annemle babam sikiştiklerinde üvey annemin zevk iniltilerini, babamın da ona (Aşkım, güzel amcıklı karım!) dediğini duyardım yatağın gıcırtılarından hariç. Hatta zaman zaman işi abarttıklarında babamın pompalama seslerini bile duyardım. Uzun saçlarıma ara sıra laf eden üvey annem de tıpkı Meryem gibi kapalı, tesettürlü ve oldukça mütedeyyin bir kadın olmasına rağmen kocasıyla geceleri at gibi sikişmekten geri kalmıyordu. Meryem gibi türbanlı olgun kadınlara karşı ilgimin sebebi de üvey annemdi.

Bu konuşmanın sonrasında kalkıp odama geçtim. Soyunurken Meryem de geldi. Tek kişilik bir yataktı, çekyat kadar geniş değildi elbette, ama onun gibi eski de değildi. Sağ yanım üstüne çırılçıplak halde uzandım yatağa. Meryem bakışlarım arasında soyunup çıplak kaldı ve o da sol yanı üzerinde yanıma uzandı. Dudaklarına yumuldum hemen. Dünkü gibi sıkıca kapamamıştı dudaklarını. Onları emip dilimi de ağzının içine sokuyordum. Meryem karşılık vermiyordu, ama bu bana yetiyordu.

Yanımda kolları aşağı sarkık halde uzanmıştı, ama benim sol elim vücudu üzerinde geziniyordu. Meryem’in bu tepkisiz hali hoşuma gitmese de ben işimi yapıyordum. Göğsüme değen dolgun memelerini avuçlayıp sıkıyor, karnını ve kalçalarını okşuyordum. Ama bu pozisyonda rahat edemediğim için doğruldum ve “Uzan şöyle!” dedim. Meryem sırtüstü uzandı, dünkü gibi bacaklarını açıp ayırınca arasına yerleştim ve üzerine uzandım.

Beyaz boynunu, yüzünün her yerini, kulaklarını, omuz başlarını öpüp yalıyordum. Göğsümün altında yassılaşan memelerini öpüp emdiğimde ise tarifi imkansız bir zevk alıyordum. Kalas gibi duran Meryem bir süre sonra iki elini sırtıma attı. Ben memeleri ile meşgulken o da omuzlarımı hafiften okşuyordu. Etli meme uçları dil darbelerim ve emmelerim ile gittikçe şişiyordu. Her iki memesini avuçlayıp sıkıyor, hamur gibi yoğuruyordum.

Aşağılara kaymaya başladım. Göbek deliğinin etrafını dilleyip yaladıktan sonra amının üzerinde gezdirdim dilimi. Etli am dudaklarını emerken Meryem’in bundan büyük keyif aldığını hissediyordum. Am dudaklarını araladım ve ortaya çıkan sulu ve pembe amının içini dilledim. Sıcak ve kaygandı amı. Hemen üzerinde bulunan bızırını da dilleyip emdiğimde Meryem’den, “Ihhh!” diye derin bir inilti çıktı, bundan çok hoşlanmıştı. Ben bızırını emmekle ilgilenirken o da saçlarımı çekiştirmeye başlamıştı. Bacaklarını dizlerinden büküp geriye doğru çekince daha rahat bir pozisyon sağlamış oldu Meryem.

Amını iştahla emiyor, dilliyor ve yalıyordum. Geçmişte kız arkadaşımla yaşadıklarımızın faydasını şimdi görüyordum. İki yıl boyunca dolu dolu sevişmiştik. Amından hiç siktirmese de bunun dışında aklımıza gelen her şeyi yapmıştık. Sekste deneyim sahibi bir erkek olmamı kız arkadaşıma borçluydum. Meryem’in amı yalamalarım ve dillemelerim sonucu gittikçe kayganlaşıp ıslanıyordu. Aldığı zevkle inlemeye de başlamıştı artık. Ben de bundan büyük keyif alıyordum.

Ama bu zevk dolu anlarımız dışkapının çalınması ile birden kesintiye uğradı. Meryem büyük bir korkuyla, “Kim bu?” diye beni üzerinden atıp doğrulmaya çalışırken ben de korkudan ne yapacağımı bilmez haldeydim. Meryem kalkıp yerde duran eteğini ve bluzunu giyinirken kapıya adeta yumrukla vuruluyordu. Bu sırada, “Meryem içerde olduğunu biliyorum, aç kapıyı!” diyen Serhat’ın gür sesini duyduğumuzda Meryem öfkeyle, “Orospu çocuğu!” dedi dişlerini sıkarak. Giyinir giyinmez ise fırlayıp çıktı odadan, ben de külotumu giyinip peşinden gittim.

Serhat kapıya vurmaya devam edip, “Meryem aç kapıyı, içerdesin biliyorum!” deyince, Meryem, “Ne istiyorsun, niye geldin, defol git!” diye bağırır gibi konuştu. “Aç kapıyı, seninle konuşmak istiyorum!” dedi Serhat yine, ama Meryem, “Defol git, benim seninle konuşacak bir şeyim yok!” dedi karşılığında. “Aç konuşalım, böyle olmaz!” dediğindeyse, “Ben konuşmak istemiyorum, seni de görmek istemiyorum, benden uzak dur artık!” dedi öfkeyle.

Ancak Serhat gitmemekte, Meryem’le görüşmekte ısrarlıydı. “Eğer kapıyı açmazsan burada beklerim, sen açana kadar da bir yere gitmem!” dediğinde, Meryem, “Allah kahretsin seni, beni millete rezil edeceksin!” dedi. Ama Serhat, “Sen kapıyı açana kadar hiç bir yere gitmiyorum. Bak sadece konuşmak için geldim, inan başka bir niyetim yok. Korkma benden lütfen. Senden özür dilemek istiyorum, ama ne olursun kapıyı aç. Sadece konuşmak istiyorum. Ondan sonra gideceğim, ama ne olursun bir kere görüşelim!” diye adeta yalvarır gibi konuşunca, Meryem bana dönerek fısıltıyla, “Kapıyı açmam lazım yoksa bu hayvan gitmez. Sen içeri gir, sesini çıkartma sakın. Ne olursa olsun sakın çıkma dışarı, yoksa daha kötü olur!” dedi. “Tamam, ama başından sav gitsin bunu, iki saat bekleyemem ben içeride!” dedim. Meryem, “Tamam tamam!” dedi bana ve sonra kapıya doğru gidip, “Az bekle, ama bak sadece konuşacağız, ondan sonra gideceksin!” dedi Serhat’a. Serhat, “Tamam, söz veriyorum, yemin ederim, konuşup gideceğim!” dedi yanıt olarak.

Ben odama geçerken Meryem de peşimden gelip yerde duran türbanını aldı ve başını bağladı. “Yalvarırım ses etme, ben gönderirim bunu. Eğer seni görürse öldürür!” dedi ve ardından kapımı kapadı. Ben de kapıyı kilitledim ve arkasında durup içeriyi dinlemeye başladım.

Bir dakika kadar sonra Serhat’ın sesi salondan geliyordu. Ağlamaklı bir sesle, “Lütfen, senden özür dilemek istiyorum. Bir hayvanlık ettim, beni bağışla!” dediğini duydum. Karşılığında Meryem ise, “Sen beni aptal mı sanıyorsun, daha önce de aynısı oldu, o zaman da affettim ama sonra ne oldu, her şey eski tas eski hamam. Artık geçti Serhat efendi, hem ben artık bu günahı taşıyamıyorum daha fazla. Kocamın yüzüne bakarken utancımdan yerin dibine giriyorum. Cemil de artık çocuk değil, anlayacak diye ödüm kopuyor. Bu iş artık bitti, sen yoluna ben yoluma. Zaten yakında Sivas’a dönüyorum. Ondan sonra birbirimizin yüzünü bile görmeyiz!” dedi.

Serhat, “Son sözün bu mu?” diye sorunca, Meryem, “Evet bu!” dedi. Ama Serhat pes edecek gibi değildi. Yine özürler dileyip duruyordu. Ama Meryem de alttan alacak gibi görünmüyordu, her seferinde, “Artık bitti, boşuna özür dileme!” diyordu. Konuşmalar bu şekilde ilerlerken birden Meryem’in, “Napıyorsun bırak beni!” demesini, Serhat’ın ise, “Ben bitti demeden bitmez, senin amına koyarım!” dediğini duydum.

İçeride işler ters gitmeye başlamıştı anlaşılan. Serhat’ın yumuşak, alttan alan sesi gitmiş yerine öfkeli ve kızgın sesi gelmişti. “Senin amını sikerim orospu, sen kendini ne sanıyorsun!” dedikten sonra Meryem’e vurduğunu duydum. Çıkan dayak seslerini kapının arkasından rahatça duyabiliyordum. Meryem feci bir dayak yiyordu. Meryem’den, “Vurma, vurma, ahhh, vurma!” sesleri çıkarken Serhat küfürler savurup dayak atmaya devam ediyordu. Attığı ve Meryem’in suratında patlayan şiddetli tokatların sesleri bütün evin içinde yankılanıyordu.

O anda yapabileceğim hiçbir şey yoktu. İçeri geçsem Meryem’in dediği gibi daha kötü bir sonuca yol açacaktım. Ayrıca Serhat ayı gibi bir adamdı ve beni de Meryem gibi dövebilirdi. Yapabileceğim tek şey Meryem için dua etmekti, ama seslere bakılırsa dayağın sonu gelecek gibi görünmüyordu. Sehpanın devrilme sesi geldi, Meryem, “Vurma, bırak, vurma!” diyordu ama nafile. Dayak faslı bittiğindeyse ‘Caaarrttt!’ diye bir şeylerin yırtılma sesi geldi.

Meryem ağlamalarının arasında dayak yemekten bitkin bir sesle adeta inler gibi, “Bırak beni, hayvan, bırak!” diyordu, ama Serhat’tan karşılık alamıyordu bu sözlerine. Serhat’ın öfkeli homurtularını duyuyordum. Bir süre sesler bu şekilde birbirini kovaladı, araya Serhat’ın küfürleri de karışıyordu.

Meryem’in ağlaması devam ederken, Serhat’ın, “Eğer dediklerimi yapmazsan bunları kocanla oğluna gönderirim, yoksa sen bilirsin!” dediğini duydum. Bu sözleri birkaç defa daha tekrarladıktan sonra kapının şiddetle kapandığını duydum. Bir süre daha içeriyi dinledim. Meryem’in hıçkırarak ağlamalarından başka ses gelmiyordu artık. Kapıyı açıp içeri geçtim.

Meryem saçı başı dağınık bir halde yerde çırılçıplak yatıyordu. Yediği dayakla ağzı yüzü kan içinde kalmıştı. Hemen kaldırıp tuvalete götürdüm. Ağlamalarına aldırmadan soğuk suyla yüzünü yıkadım. Birkaç dakika sonra kendine gelir gibi olduğunda salona geçtik. Çekyata oturdu. Suratı pancar gibi kızarmıştı. Yerdeki kıyafetleri yırtılmış adeta parçalanmıştı.

Yerdeki kıyafetlerini alıp Cemil’in odasına geçti, ama kapıyı kapamadı. Ben de peşinden gittim. Cemil’in küçük dolabının içinden kendisine yeni bir külot ve sutyenle kıyafetler aldı, onları giyinirken, “Resimlerimi çekti orospu çocuğu, kocamla oğluma gösterecekmiş!” dedi öfkeyle yüzüme bakarak. Nedendir bilmem o an bu sözlerinden çok utandım. Serhat da benim izlediğim yolu izlemişti, Meryem’i çıplak resimleri ile tehdit ediyordu.

Meryem söylene söylene giyinirken Serhat’a küfürler savurup durdu. Giyindikten sonra önümden salona geçti. Çekyata oturdu yine. Sehpa parçalanmıştı. Sandalyeye oturdum, üzerimde halen sadece külotumun olması da garip bir durumdu, ama giyinecek vakti bile bulamamıştım.

Meryem sanki az önce dayak yememiş gibi gülerek, “Amına koyduğumun çocuğu, kendini travestilere siktiriyor, bana da erkeklik taslıyor!” dedi. Belli ki yediği dayağın şokundaydı halen, bir süre daha gülmeye devam etti ve aynı sözleri tekrarladı. Dudağının kenarı patlamıştı. Odamda yara merhemi vardı, onu alıp geldim. “Şunu sür, dudağının kenarı kanıyor!” deyince merhemden biraz sürdü, “Sağ ol!” dedi gülümseyerek.

“Ne olacak peki, gönderir mi resimleri gerçekten?” diye sordum. “Hiçbir şey yapamaz, onunki sadece laf. Karısından it gibi korkar. Öyle bir şey yaparsa karısı da öğrenir çünkü. Karısı hemen anında boşar bunu, kadın zengin, bu çulsuzun biri. Bütün para karısında, lokantası, evi, arabası her şeyi karısının üstüne, bunun götündeki donundan başka bir şeyi yok. Sadece kuru tehdit!” dedi yanıt olarak.

Bir süre sessizce oturduk. O an aklıma bir fikir geldi. Serhat Meryem’i tehdit ediyorsa Meryem de onu edebilirdi. “Senin de elinde görüntüler var, eğer o seni tehdit ediyorsa sen de onu edebilirsin!” dediğimde Meryem anlamamış gibi baktı yüzüme. Duvardaki saati gösterdim. “Kameranın çektiği görüntüler var, eğer seni tehdit ederse sen de bu görüntüleri onun karısına göndereceğini söylersin. Madem karısından it gibi korkuyor, sen bunu yapınca bir daha seni rahatsız etmez!” dedim.

Meryem önce pek anlayamamış gibi baktı, ama sonra sözlerimin aklına yattığını, “Doğru söylüyorsun!” diyerek onayladı. “Tabii ya, eğer öyle bir şey olursa ben de senin dediğini yaparım. Gönderirim karısına, benim başım yanmış anasını satayım onunki de yansın. Doğru söylüyorsun!” dedi gülerek. Sonra da, “İyi ki bu saati buraya koymuşsun!” dedi. Böyle bir şeyin olacağı hayalime bile gelmezdi. Meryem casus kameralı saat için bana teşekkür ediyordu.

Bir süre sonra, “Bunu yaparsan ben de ne istersen yaparım. Beni Serhat belasından kurtar yeter ki!” deyince, “Ne istediğimi biliyorsun!” dedim gülümseyerek. “Biliyorum, onun için söylüyorum zaten. Eğer istersen senin karın olurum, sana karılık yaparım, ne zaman istersen siktiririm kendimi!” dediğinde, “Ne istersem yapacaksın ama!” dedim keyifle. Meryem bunun sonuçlarının nereye gideceğini bilmeden, “Tamam yaparım!” deyince, “Götünü sikmek istiyorum!” dedim.

Meryem bu yaşına kadar götünün bakireliğini korumuştu, ama artık bunun da bir sonunun geldiğinin farkındaydı, bakışlarından belli oluyordu bu.

Usulca, “Tamam.” dedi…

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32